THC: Kadın ve erkek DJ’lere ayrılan alanda eşitsizlik var
Avrupa’nın en prestijli müzik festivallerinden biri olarak kabul edilen Sónar’ın %100 Müzik katkılarıyla gerçekleştirilecek İstanbul ayağının 8’inci edisyonu Zorlu PSM’de başladı. DJ THC, festival kapsamında klasik dans pisti temasını içeren vokal dokunuşlar, politik, cinsel, spiritüeli bir araya getiren bir ‘karışım’la dinleyicileriyle buluşmaya hazırlanıyor.
Bogotá doğumlu, Berlin merkezli Tania Humeres Correa, kendi adının baş harfleri olan sahne adıyla ve enerjik setleriyle biliniyor.
Berlin’in enerjik seslerini Sónar İstanbul’a taşıyacak olan THC ile DJ’lik kariyerini konuştuk.
‘KARİYERİM COVİD-19 SIRASINDA YÜKSELİŞE GEÇTİ’
DJ’lik kariyeriniz nasıl başladı? Dans müziğine olan ilginiz nasıl profesyonel bir kariyer yolculuğuna dönüştü?
DJ’liğe 10 yıldan fazla bir süre önce başladım ancak kariyerim yalnızca yaklaşık üç yıl önce, çevrimiçi yayın platformlarının büyük bir etki yarattığı Covid-19 sırasında çeşitli yayın platformları aracılığıyla yükselişe geçti.
Kısıtlamaların kalkması ve kulüplerin yeniden açılmasıyla birlikte daha geniş kitlelere ulaşmam beni tam zamanlı DJ’liğe yöneltti. Çoğu insan için gerçekten zor olan bu durum, kariyer yolumun en tanımlayıcı ve önemli anlarından biri olduğu için çok şanslıydım.
DJ’liğe ilk başladığınızda ilham kaynaklarınız nelerdi? Müzik tarzınızı önemli ölçüde etkileyen sanatçılar var mı?
DJ’lik yapmadan önce daha slow house müzik dinliyordum. En büyük ilham kaynaklarım Ron Trent ve Fred P. gibi efsanelerdi.
O zamandan bu yana müzik zevkim çok değişti ama sabit kalan şeylerden biri her zaman 90’lara olan aşkım oldu, bu yüzden kesinlikle David Morales ve onun tüm takma adları veya Ralphi Rosario gibi sanatçıları da ilham kaynaklarım arasına dahil etmeliyim.
Sizi derinden etkileyen belirli türler var mı?
Daha önce de belirttiğim gibi müziğim 90’ların özellikle eski progresif house’undan büyük ölçüde etkileniyor. Ancak programlarımda çaldıklarımın dışına baktığımda, Rinse FM’deki radyo misafirliğimde çalmayı sevdiğim 90’ların Drum’n’Bass ve Downtempo’sundan da derinden etkilendiğimi hissediyorum.
‘KALABALIK ÖNÜNDE ÇALMAYA ALIŞMAM ZAMAN ALDI’
Sahneye çıkış hikayenizi bizimle paylaşır mısınız? İlk sahne deneyiminiz nasıldı, kalabalıkların önünde performans sergilemek nasıl hissettirdi?
Oldukça içe dönük ve utangaç bir insanım, bu yüzden kalabalıkların önünde çalmaya alışmam kesinlikle biraz zaman aldı. DJ’liğe ilk başladığımda çoğunlukla Köln’de çalıyordum, o zamanlar bildiğim bir sahneye çıkmak bana çok yardımcı oldu. Farklı şehirlerde daha fazla gösteri yaptıktan sonra, kalabalık için çalmak yerine onlarla bir deneyim yaratmaya çalıştığımı düşündüğüm için daha az gergin hissettiğimi fark ettim.
Şimdi artık gergin değilim ama çalmadan önce karnımda kesinlikle ‘sağlıklı miktarda’ kelebek hissediyorum.
Şimdiye kadarki en unutulmaz performansınız nedir?
Benim için en unutulmaz olan gösteriyi seçmek gerçekten zor ama son zamanlarda S-candalo sahne adını kullanan kardeşim DHC ile birlikte São Paulo’daki Mamba Negra’daki performansımı söyleyebilirim. Dans pistindeki enerji yayılıyordu ve daha önce deneyimlediğim hiçbir şeye benzemiyordu. Gerçekten tuhaf, gece hayatının bir kutlaması gibiydi. Yaptıklarına o kadar saygı duyuyorum ki, bunun bir parçası olduğum için minnettarım.
‘ERKEK ORGANİZATÖRLERDEN DAHA ‘EĞLENCELİ’ OLMAMI BEKLEYEN YORUMLAR ALDIM’
“Kadın Tekno DJ” olduğunuz için kariyerinizde yaşadığınız olumsuzluklar var mı?
Yukarıda da bahsettiğim gibi, çalarken daha çok içe dönük bir sanatçıyım, dolayısıyla erkek organizatörlerden veya parti misafirlerinden benden daha “eğlenceli” olmamı bekleyen bazı yorumlar aldım. Bu, çok fazla baskı yaratıyor ve dikkatimi dağıtıyor ki bu da tamamen gereksiz. Sanırım pek çok insan bunun kadınlara yönelik sürekli bir eğlendirme talebi olduğu yönünde ortak bir beklenti olduğunun farkına varmıyor. Belki de erkek meslektaşlarımda bu yoktur.
Sektördeki bir diğer büyük problemin de, özellikle büyük festivallerde kadın ve erkek DJ’lere ayrılan alandaki eşitsizlik olduğunu düşünüyorum. Sonuç olarak kadınlar ve bipoc sanatçılar (siyah, yerli ve renkli insanlar) göstermelik olarak kullanılıyor. Neyse ki bu konu hakkında daha fazla konuşuluyor ve değişikliklerin gerçekleştiğini görmekten mutluyum. Ancak hala gidilecek uzun bir yol var.
‘İSTANBUL’DA KUİR PARTİLERİN DEVAM EDEBİLMESİNİN ZOR OLDUĞUNUN FARKINDAYIM’
Türkiye’yi daha önce ziyaret etmiş miydiniz? İstanbul hakkında neler hissediyorsunuz? Müzikal anlamda, şehri düşündüğünüzde aklınıza ne geliyor?
Geçen yıl kolektif Sirän tarafından partilerine çalmak üzere davet edildiğim için şanslıydım. İstanbul’a ilk ziyaretimdi. Şehri görme fırsatım pek olmadı ama misafirperverliğin ve muhteşem yemeklerin yanı sıra, partileri organize etmekte sarf edilen emeğin önemini görmek, orada olmama ve organizasyona katkı sunmama değer vermemi sağladı.
Şehrin siyasi koşulları nedeniyle birçok gece kulübünün kapandığının ve kuir partilerinin devam edebilmesinin çok zor olduğunun da farkındayım. Bu yüzden, bu mekanların açık tutulmasının önemine tanık olmak benim için çok çarpıcı ve göz açıcıydı.
Türkiye’den tanıdığınız ya da dinlediğiniz müzisyen var mı?
En son birlikte sahne aldığımız Ece Özel ve Y.Unan’ı takip ediyorum. Ece Özel bir partinin açılışında çalıyordu ve onun sesleri kullanışı karşısında çok etkilenmiştim. Aynı partide benden sonra sahne alan Y.Unan da çalıyordu ve onunla b2b yapmak çok keyifliydi. İkisinin müziğini çok seviyorum ve İstanbul’da önde gelen kadın sanatçılar olarak işlerine hayranlık duyuyorum.
Gelecekteki projeleriniz arasında neler var, dinleyicileri ne bekliyor?
Güney Amerika, Avustralya ve Asya’daki turnelerim ile seyahatlerimin ardından, bu yaz Avrupa’da sahne alacağım için çok mutluyum. Aynı zamanda stüdyoda vakit geçiriyorum ve kendi şarkılarım için çalışıyorum. Bunun dışında, kardeşim DHC ve Byron Yeats ile yürüttüğümüz parti serim “La Noche” kapsamında birçok heyecanlı parti de düzenleyeceğiz.